• Ekim 18, 2016

Macahel Havzasında Yol Ayrımı

“1978 yılında birçok Macahel’li arkadaşım gibi liseyi bitirip Üniversite giriş sınavları için İstanbul’a gelmiştik. 78–79 kişi köye döndüm, bende çocukluktan beri olan astım hastalığı krize dönüşüverdi. Tam dört gün boyunca yatmadan, uyumadan, yemek yemeden ama bin bir zorlukla nefes almaya çalışarak yaşamla mücadele ettim. Macahel’de 78 kişi çok ağırdı. Köylüler o karlı kışlı gündüz ve geceleri bizim eve gelmeye başlamıştı. Konuşamıyordum ama etrafta olup bitenin farkındaydım. Durumun ciddiyeti beni ürkütmüyordu ama genç yaşta ölümün kapımı çalması hiç de hoş bir duygu değildi. Köyün yaşlıları geceleri bizde kalmaya başlamışlardı. Komşu köyden gelenler vardı. O dönemde, Prof Mehmet Bekaroğlu, Macahel’de yedek subay olarak görev yapıyordu. Köye getirdiler çare olsun diye. Bekaroğlu, öksürük şurubu vermişti. Hiç unutmam. Tabii ki astım krizini yatıştıracak Ventolin gibi ilaçlar zaten yoktu. Gürcistan demir perde ülkesi idi. Babamın, “bu kar yağışı durmazsa, çocuğu alır karşıya geçerim ne olursa olsun” deyişi, azalan yaşama ümidimi canlandırmıştı. Teslim olmak istemiyordum ama ne yapabilirdim ki? Nefes alamıyordum artık. Kriz işitme hissimin kaybolmasına sebep olmuştu. Dördüncü gün kar yağışı durdu. Ve 66 komşudan oluşan bir ekip beni Macahel’in dağından sedye ve kızakla taşıyıp Borçka’ya ulaştırdı. Sonradan öğrendiklerime göre, “O” krizi atlatabilmem herhalde bir mucize idi.“

Tam 30 yıl geçmiş aradan. Macahel için ne yapılmalı sorusunu sorduğum ve sabahlara kadar uykusuz geçirdiğim çok geceler oldu.

Yukarıdaki benzeri bir yaşam öyküsünü her Macahel hane sakininden duymak mümkündür. O geçit vermez dağlar, bazılarımıza eziyet çektirdi, kimlerimizin canını aldı. Ne yazık ki her birimiz benim kadar şanslı olamadı. Ve Macahel ağırlıklı olarak modern yaşamın bazı nimetlerine süreklilik temelinde hiçbir zaman faydalanamadı.

Temel ve birincil hak olan ve bütün hakların üstünde vazgeçilemez ve devredilemez olan YAŞAMA HAKKI Macahel havzası sakinleri için iskontolu bir hak olageldi. Bu gidişatın kayıtsız ve şartsız değişmesi gerekir ve bu yönde her türlü gayreti göstermemiz bir borçtur.

Bu hakkın kullanılmasını zor kılan ve engelleyen hatta imkânsız hale getiren ise havzanın alt tropikal iklim kuşağında dünyada en çok yağış alan bölge olmasıdır.

Ulaşım sorununun çözümüne yönelik ilk girişimle 1950–60 yıllarında yapılan karayolu havzanın özellikleri dikkate alınmadan hayata geçirilmiş bir projedir. 1990’lı yıllarda başlayan genişletme amaçlı yol çalışması da havza özellikleri dikkate alınmadan yapılan bir projedir. Sadece yılın altı ayı süresince yapılacak bir ulaşım ile ne havzada yaşayanların temel haklarını elde etmelerini sağlamak mümkün ne de ihtiyaçlarını gidermek mümkün.

Macahel’li, Muhtarlıklar ve bireysel başvururlar şeklinde ve ulaşım sorununa çözüm üretmeye yönelik son elli yıldır çalmadık kapı bırakmamıştır. Ulaşım sorunun çözümü noktasında kamu adına doğrudan sorumlu birim Karayolları Bölge Müdürlüğüdür. En az iki neslin işe başlayıp emeklilik çağına gelmesine denk düşecek son elli yıl ne yazık ki kalıcı bir çözüm üretememiştir.

Bu kadar açık olan bir sorunu biz mi anlatamadık, yetkili yerlerde olanlar bizi anlamakta mı zorluk çektiler veya anlayamadılar mı?

Sorun bu denli anlaşılamaz mıdır?

Peki, bu sorunun çözümü imkânsız mıdır?

Ulaşım sorunu çözmek altından kalkılamayacak bir para mı gerektiriyor?

Sorunu çözmek teknik olarak acaba mümkün değil mi?

Soruları çoğaltabiliriz. Ama çıplak gerçek şu ki, yılın 4–6 ayı süresince Macahel havzasına sürekli ve güvenilir ulaşım imkânı yoktur.

Macahel havzası ulaşım sorunu çözümü iki opsiyonludur.

Bunlardan birisi Gürcistan üzerinden sürekli ve düzenli geçişin hukuki ve fiziki altyapılarını temin yolu ile elde edilecek çözüm.

İkincisi ise tünel yapımıdır.

Uzun dönemde ulaşımın sorununun istikrarlı bir çözümün tünel olacağı da açıktır.

Gürcistan üzerinden sürekli ve güvenilir bir ulaşım sağlama amacı ile TİKA, yapılacak yol güzergah etüdü ve geçiş hukuku teklifini Dışişleri Bakanlığı aracılığı ile Gürcistan’a iletmiş durumdadır. Bildiğimiz, Gürcistan hükümetinin konuya sıcak baktığı ve bağlantı yolunun yapımı için ellerinden gelecek desteği vereceğidir. Tabii ki konu iki ülkeyi ilgilendiren bir iş olduğu için özellikle geçiş hukukunu tesis etmek süre alacaktır. Beklentimiz, ülkemiz siyaset kurumu ve kamu idaresinin bu yöndeki çabalarını yoğun bir şekilde sürdürmeleridir.

Yol sadece hasta ve cenaze taşımak için gerekli değildir. Güvenilir ve istikrarlı bir yol aynı zamanda ekonomik kalkınmanın da bir aracıdır. Havzanın mevcut ulaşım maliyetleri astronomiktir. Bir kamyon Borçka’dan Uğur köyüne 800–900 TL’ye gitmektedir. Ton başı maliyetler 60–70 TL mertebesinde olması havzanın ekonomik kalkınması önündeki en büyük engeldir.

Tünel sadece güvenilir ve sürekli bir ulaşım değil aynı zamanda ekonomik bir ulaşımın da temini için gereklidir.

Konuyu uzatmadan bildiklerimizi kâğıda dökelim.

Dünyanın en büyük inşaat şirketlerinden biri olan ve Maradit barajı ile Çoruh buyunca tünel inşatları yapan STRABAG şirketi mühendislerini Macahel geçidine götürmüş ve yaklaşık ölçümler yaptırmıştık. Yapılan etüt ve hesaplar sonucu metresi 7–8,000 ABD doları maliyetli (seçilecek tünel tipine bağlı olarak bunun 3,500–4,000 ABD Doları gibi daha düşük maliyetle de yapılabileceği ifade edildi) 2 KM tüneli çift taraflı çalışarak bir yılda yapıp teslim edebileceklerini ifade etmişlerdi.

Ülkemizin 15 milyon ABD dolarını havzanın ulaşım sorununu çözme amaçlı ayırması mümkün değil midir? Tabii ki mümkündür.

Peki, neden tünel gibi kesin çözüm getirecek bir uygulama bu güne değin yaşama geçirilemedi?

  • Talebimiz saçma sapan bir talep midir? Hayır.
  • Havzanın bu hayatı sorunu siyatçilerimize hiç aktarılamadı mı? Tabii ki aktarıldı. Hem de dillerde tüy bitercesine.
  • Karayolları Mühendis ve Yöneticileri tünelin nasıl yapılabileceği sorusu ile ilk defa mı karşı karşıya kalıyor? Mümkün değil. İlgi görevliler, yüksek öğrenimlerinde bir tünelin hangi şartlarda ve nasıl yapılacağının eğitimin alır ve sonra da uygularlar. Bu tür uygulamalar ülkemizin birçok yerinde çok sayıda mevcuttur.
  • Acaba, Siyasetçilerimiz bizim derdimizi anlamaktan yoksun mu?  Anlamadıklarını söylemek doğru olmaz ama tünel inşası için gerekli iradenin tesis edilmediği bir gerçektir.
  • Teknik olarak uygulanabilir mi? Evet.
  • Makul bir bütçe ile yapılması mümkün mü? Evet.
  • Yöre halkı 80 yıldır çektiği bunca eziyet ve hayatı ve refahı ile ödediği bedel dikkate alındığında bu tür çözümü hak etmiş midir? Kesinlikle hak etmiştir.
  • Peki, neden tünel yapımı bir türlü gündeme alınamadı?

Tünel yapımının neden gerçekleşemediğinin kritik cevabı kendi içimizdedir. Birçok ortak sorunun çözümünde de olması gereken birlik ve beraberlikte hareket etmek tercihi ve sonuca ulaşma kabiliyetimizin eksikliği TÜNEL yapımının net olarak gündeme alınmaması sonucunun doğurmuştur.

Bu türden bir sorunu çözmek için birlik ve beraberlik içinde etkili lobi çalışmasına ihtiyaç vardır. Biz daha çok şikâyet ettik, dilekçe verdik. Bunların yeterli olmadığı noktada bunun ötesine geçemedik.

Gecikmiş de olsa şimdi bunun ötesine geçme zamanıdır.

Gürcistan üzerinden geçişin temini yönünde hukuki ve fiziki altyapıyı tesis etmeye yönelik çalışmalar devam etmeli ama her hal ve şartta tünel yapımı yönünde siyaset kurumunun irade kullanması için çalışmalarımızı yoğunlaştırmalıyız.

“Sekiz yıl zorunlu ilköğretim eğitimi ile birlikte Macahel Köy Okullarında eğitim vermek zorlaşınca bütün öğrencileri Camili Köyünde toplayıp eğitim verme gündeme gelmişti. Mevcut okul bunca öğrenicinin bir arada eğitim almasına yeterli olmadığı gibi kalacak yer sorunu kritik bir hal almıştı. Akraba evlerinde kalma, Kuran Kursu binasını kullanma gibi ara çözümler de nihayetinde geçici çözümlerdi. Bununla birlikte Macahel’in dağınık yerleşim noktalarından kar kış demeden her gün genç çocuklarımızın Camili köyüne gidip gelmeleri ayrıca bir sorundu.

 Camili Köyünde bir Yatılı Bölge Okulu talep edilmiş bu ise YİBO yapım kriterlerine takılmıştı. Havzada YİBO kurulması için gerekli sayıda öğrenci yoktu. Milli Eğitim Müdürünü resmi görüşü olan “Camili’de YİBO yapılamaz” değerlendirmesi Ankara’ya ulaştığı gibi, memlekette herkesin dilinde idi. 

Bu durum üzerine Ankara’ya gittim. Niyetim, gaz lambası ışığında eğitim görmüş biri olarak elimden ne gelirse onu yaparak; önce durumu bir de Ankara’da anlamak ve mümkünse okul yapımına vasıta olmaktı. Ankara’da kendisi de eskiden Milli Eğitim Bakanlığında çalışmış ve o zaman Başbakanlık Danışmanı olan bir arkadaşıma durumu anlattım. Aslen bizim memleketten göç etmiş Ordulu olan bu arkadaşım beni Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı ile görüştürdü. Görüşme Ocak ya da Şubat ayı içerisinde gerçekleşmişti. Camili’ye niçin YİBO yapılması gerektiğini anlattım. Kendileri dinlediler ve Özel Kalemini çağırıp; söylediklerini dilekçeye yaz, biz bu okulu yapacağız diyerek bizi uğurladı. İlkbahar geldiğinde ihalesi yapılan okulun inşaatı hemen başladı ve şu an çocuklarımız eğitim görmektedir.”

Bu durumdan alınacak ders şudur: demek ki Ankara’ya sorun uygun bir şekilde anlatılabilirse ve kamu idaresi veya siyaset kurumunun harekete geçmesi sağlanabilirse sorunlar çözülebiliyor. Ve asıl konu biz neyi becerebiliyoruz hanesinde düğümleniyor.

Ders alınacak nokta ise; artık bizim kendimize çeki düzen vermemiz ve bu sorunu çözme yönünde tuttuğumuzu koparacak bir çalışmanın içine girmemiz gereğidir. Kanaatimce bu hedefe ulaşmak da mümkündür.

TÜNEL İÇİN ÇALIŞIRKEN DİĞER SORUNLAR NE OLACAK?

Yıl 1995. Abu Dabi Kraliyet ailesi üyesi bir arkadaşımın davetlisi olarak Abu Dabi’ye gitmiştim. Hazır ülkeye gitmişken de ülkedeki diğer kraliyet bölgelerini gezdirme tekliflerini geri çevirmedim. Dubai o zamanlar çoğunlukla 1-2 katlı toprak evlerinden olduğu şirin bir kasaba idi. Beraberinde olduğum arkadaşlar Şeyh Maktum’un evine de götürmüşler ve Annesi bize kahve ikram etmişti. Oradan da Dubai de daha çok mücevher ticareti yapılan kapalı çarşılarını gezmiştik. Dubai hakkında iyi bir intiba kalmıştı aklımda.

2008 Kasım ayı sonuna doğru tekrardan Dubai’ye gittim. Yakın dostum Dr Ali Jawad Umman Kraliyet ailesi üyesi olup daha önceleri Umman İletişim Bakanlığı yapmıştı. Şimdi ise Abu Dabi’nin Ekonomik ve Toplumsal Dönüşümden sorumlu Bakanlıkta Müsteşarlık yapıyor. Çok iyi eğitim almış bir yönetici.

 Dubai’ye gittiğimizde yatla denizde açıldık. Dubai 15 yıl süresince çok değişmişti. Gözünüzün görebildiği menzilde yüksek gökdelenler, neredeyse her bir gökdelenin başında bir vinç. Kısaca, inşaat devam ediyor izlenimi ediniyorsunuz. Bir gün sonra fark ettim bir tek vinç çalışmıyordu. Bunun dışında sokaklar yabancı ülkelerden gelen insanlarla dolu idi. İnanın görebildiğim bir tek Arap sevgili dostum Ali Jawad idi.  

 Ali bizi yemek için evine davet etti. Yemekten sonra sordum; neler oluyor burada diye. Ali, yerli nüfusun toplamdaki nüfusa oranla %15 seviyesinde olduğunu 2011 yılı itibari ile bu oranın %5 seviyesine inmesi hesapladığını anlattı. Göz alabildiğine menzildeki bütün inşaatlar dış finansmanla yapılmış. Vizyonu;  Dubai’nin bir turizm ve ticaret merkezi olması imiş. Türkiye’ye gelince geleneksel Arap elbiselerini giyen Şeyh Maktum, elde ettiği yeni zenginlikle ve bir çırpıda Arap & Bedevi kültürünü yok etmişti. Dubai, sanki bir Fransız ya da İtalyan şehri gibi. 

Bununla bitmiyor tabii, ülkede olan onca nüfusun çoğu Dubai de doğup büyümüş. Ve bunların oy kullanma hakları yok tabii. Düşünün, içlerinden bir gurup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvursa ve dese ki; biz burada doğduk ve büyüdük, Şeyhlerin gölgesinde kalmak istemiyoruz ve burası bizim ülkemiz. Artık vatandaşlık hakkını istiyoruz diye. Kuvvetle muhtemeldir ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı, davacıların lehine verecektir. Ve ilk seçimde de nüfus dağılımından dolayı Şeyhimiz seçimleri kaybedecektir.   

Ülkeye hızlı giren para; önce yerel kültürü yok etmiş ve şimdi de Şeyhimizin ülkedeki hükümranlığını tehdit edecek bir durum ortaya çıkarmış. İzleyenler bilir Dubai kişi başına düşen 70,000 ABD doları ile Dünyanın en borçlu ülkesi. Kısacası iflas etmiş bir ekonomi.

Demek ki her şey para değildi. Ve geleceği etkileyecek adımları dikkatli atmakta ziyadesi ile fayda vardır. Bu kısmı Ali Jawad’a sorduğum Peki Neden? soruma verdiği veciz cevapla noktalayayım. “If an Arab man jumps from Camel to Cadillac that’s what happens”. Tercümesi, “Arap deveden Kadillaka atlarsa olacağı budur”, bu deyim bayağı yaygınmış o coğrafyada.  

Buradan gelelim tekrar Macahel’imize.

İnsanın aklına keşke tek sorunumuz ulaşım olsa diyesi geliyor. Macahel gerçeği daha acımasız. İş ve gelir imkânlarının sınırlı olması, sağlık ve eğitim hizmetlerinin yetersizliği şu ana kadar gerçekleşen göçün önemli nedenler. Havzada kayda değer gelişmeler olmazsa bu eğilim sürüp gidecektir.

Mevcut gidişatın olumlu bir yöne dönüşmesi için “ulaşım sorununun” çözümünü baş sayfaya yazdık.

Tünel yapılırsa ne olacaktır? Macahel havzası Klaskur ya da Bagen deresi köyleri gibi kolay ulaşılabilir köyler olacak hepsi o. Yol kalkınmak için minimum şart ama yeter değildir. Havzada gelirlerin ve yaşam kalitesinin artması için birçok projenin hayata geçmesi gerekir.

İlk sormamız gereken soru mevcut durumdan memnun muyuz?  Cevabımız, evet memnunuz şeklinde ise mesele yoktur.

Ama cevabımız; Macahel havzasında gelirlerimizi ve yaşam kalitemizi yükseltmemiz lazım şeklinde ise yapılması gereken çok işimiz var demektir.

Gelirlerin ve yaşam kalitesinin arttırılmasında birçok yöntem izlenebilir ve proje uygulamaları yapılabilir. Önce bu işe nasıl bir “akılla” bakılması gerektiği konusuna değinelim. Nihayetinde, konulara tek tek ve bütün olarak nasıl baktığımız, mevcutta nerede olduğumuz ve nereye gitmek istediğimiz noktalarında hem fikir olmak lazım. İhtiyaçlarımız üç aşağı beş yukarı bellidir. Bu sorunlarımızı çözme noktasında kapasitelerimiz ve becerilerimiz ise kısıtlı. Öncelikle sorunları anlama, öncelikleri belirleme, birlik ve beraberlik içinde ortak sorunların çözümü amacı ile örgütlenme ve uygulama becerileri kazanmamız bu sürecin önemli katmanları.

Mevcut süreçleri daha başarılı Yönetme: (Transactional Leadership) Mevcut işlerin yapılmasını iyileştirme şeklinde bir zihni modele dayanır. Proje odaklı düşünülen değer yaratma sürecinde dışsal faktörler çoğu zaman izole edilir. Birilerinin tanımladığı işler başarılı bir şekilde uygulanır. Büyük fotoğraf ile çok yakın alakalı olmayabilir. Daha çok mevcudun iyileştirilmesi odaklıdır. Diğer projelerle uyumlu olması veya olmaması hali öne çıkan bir kaygı olmaz. Örneklemek gerekirse, mısır yerine daha yüksek getirisi olduğu için fındık üretimi eskiden beslenen yerli inek cinsi yerine Jersey ineklerinin beslenmesi gibi. Bu yıl şu kadar yol yaptık gelecek senede şu kadar yapalım veya fındık satıyoruz artık son ürün üretecek bir yatırımla daha yüksek gelir elde edelim gibi. Bu tür “değer üretme modeli” tek bir iş etrafında konuya bakan ve ele alınan işin başarılı bir şekilde yaşama geçirilmesini hedefleyen bir yönetim tarzıdır.

Macahel havzasında yapılan çoğu işler bu tür bir kaynak yönetim tercihinin yapıldığı iş modelleridir. Bu tarz bir yönetim; işi yapacak olanın algısı, bilgisi, becerisi, talepleri, imkân ve kısıtları ile nihayetinde ne yapmak istediği yönünde tercihleri ile alakalıdır. Yalnız bu tür bir yönetim tarzında işler bir üst noktada tanımlanmış, politikalar belirlenmiş olur.

Yöneticinin rolü, tanımlanmış işleri başarılı bir şekilde hayata geçirmesidir.

Her türlü kaynak ve varlıkları yeni bir seviyeye taşıma hedefli kaynak Yönetimi  (Transformational Leadership): Macahel Havzası ihtiyaçları, fırsat ve tehditleri dikkate alındığında net bir gelecek vizyonu etrafında, bütüncül, katılımcı, değer yaratma odaklı, paylaşımcı, çevreye duyarlı bir dönüşüm öngörüsü ve bu öngörüyü; projeler üzerinden yaşama uygulama. Projeleri hayata geçirmede fiziki varlık yönetimi kadar sosyal sermaye ve katılımcıların daha yüksek performansa erişimi öngörülerek; kapasite ve becerilerinde gelişimi öngörülür. Macahel’in benimsemesi gereken kaynak ve varlık yönetim modeli de budur.

Biyosfer Rezerv Alanı Yönetim Planı ile Havza politika ve projeleri önemli ölçüde şekillenmiş olmasına karşın temel politika tercihleri ile projelendirmeler ve en önemlisi bu projelerin uygulama kapasitelerinin tesisinde önemli mesafe kayıt edilmiştir. Hayatı eksik ise Biyosfer Rezerv Alanı Yönetim Planı tespit ve öngörülerinin yaşama geçirilme kapasite ve becerilerinin havzada tesis edilip edilemediği ile alakalıdır.

Macahel havzasının bütüncül bir yaklaşımla ele alındığı Yönetim Planı henüz yasallık kazanmamıştır. Bir diğer önemli husus, vatandaşların bu yönetim planı hakkında yeterli bir seviyede bilgi sahibi olmayışları gerçeğidir. Yönetim planında yerli katılım öngörülmüş olmasına karşın bu katılımın niteliğini geliştirici bir kaynak ayrılmamıştır. Muhtarlık ve Sivil toplum Kurumlarının mevcut liderlik ve yöneticilik beceri ve kapasiteleri ile sıra dışı başarılara imza atmaları sadece ham hayal olacaktır.

Örnekle, Macahel havzası köy içi ve köyler arası yollar yaklaşık elli yıldır sürdürülen bir çalışmadır. Yol inşası bir alt yapı hizmeti olarak kamu kurumları sorumluluğundadır. Muhtarlarımızın kendilerine biçtikleri rol, ellerine geçirdikleri bir dozer ve kompresör ile yol yapımını doğrudan kendilerinin gerçekleştirmesi olmuştur. Yapılan yollar etüt olmadan sadece geçit verme aklı ile tesis edilmiş, güzergâhların önemli bölümü standartların altındadır. Oysa Muhtarlarımızın yolu, Şavşat ve Ardanuç ilçelerine düşüyor olsa gerek. Bu iki ilçemizin köy yolları önemli oranda ya asfalt ya da beton yapılmıştır. Demek ki, Muhtarlarımız kendilerini bir dozer operatörü olarak görüp davrandıklarında sorun pek de çözülmüyor.

Yol yapım süreçlerinde Muhtarlar ve vatandaşın katkıları önemli olmakla birlikte bu yöndeki katkıların hangi seviyede, ne türde maddi net iş hedefleri öngörülerek sürece katılmaması; kaynak israfına, bezginliğe ve güvensizliğe yol açmaktadır. Vatandaşlarımızın ortak sorunların çözümüne yönelik olarak maddi katkı ve bireysel çalışma şeklinde katkı sağlamaktan geri durmadığı bir gerçektir. Buna karşın Macahel havzasında halen evlerine yol yapılmamış çok sayıda hane mevcuttur. Yapılan parasal katkıların nereye nasıl harcandığının hesabının vatandaşlara verilmesi gerekirken bu noktada ortalıkta bir sürü dedikodu dolaşmaktadır. Bu tür durumlara neden meydan verildiği anlaşılır bir şey değildir.

Sorunların çözümü ile ilgili hangi noktaya ışık tutarsak tutalım, asıl ve belirleyici kısıtların kendi içimizde yattığı bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Yol ve diğer alt yapı yatırımlarının eksik olması noktasında; bu durum sadece devletin ilgisizliği ile açıklayamıyoruz. Aynayı kendimize tutup biz işlerimiz nasıl yaptık diye de sormak lazım.

Bu çerçevede sadece kamu kaynaklarından değil ayni zamanda havza dışı sivil toplum kaynaklarından faydalanma noktasında da son derece edilgen bir durum söz konusudur.

Bırakalım havzada sıra dışı proje tasarlama ve uygulama becerilerinin varlığı veya yokluğunu, ayağımıza gelen fırsatları değerlendirme konusunda da eksikliklerimiz vardır.

Bütün bunlar gerçek iken ne yapmalıyız?

Yukarıda dediğimiz gibi yatarız kaburgamız üzerine ve her şey kendi yolunu bulur deriz. Bu halde sorunlarımızın çözümünü başka bir bahara bırakmış oluruz.

  • Bizler buna mı laikiz?  Macahel halkı kesinlikle daha iyisine laiktir.
  • Aklımız mı kesmiyor? Daha önce kimi yollar denedik, bazen başarılı işler yaptık bazen değil. Artık daha hızlı öğreneceğiz.
  • Hiç mi yetişmiş insan gücümüz yok mu? Başarılı işler tasarlayacak ve uygulayacak insan sermayemiz de vardır.
  • Macahel’li aç, açık komşusunu dert etmiyor muyuz? Tabii ki dert ediyoruz. Hemen herkes komşusunun evi yanınca, hastası olunca, düğününe, derdine koşarak gitmiyor mu? Tabii ki gidiyor.
  • Gelecek nesillere nasıl bir miras bırakacağımız bizi ilgilendirmiyor? Ne için çalışıyoruz gece gündüz? Tabii ki çoluk çocuğumuza iyi bir gelecek bırakmak her birimiz için çok önemli.
  • Macahel’i doğası ile değil ayni zamanda pozitif kültürü ile de her türlü yozlaşmaya karşı korumak bizim derdimiz değimli? Macahel ve Macahel dışında yaşayanlarımız büyüklerimize saygı küçüklerimize sevgi göstermenin ve muhtaç olanın derdine koşmanın ne demek olduğunu bilirler. Bu üstün hasletlerimizin değeri yüksektir. Bizi biz yapan en önemli tarafımız da budur.

Bütün bunlara aklımıza gelen diğer konulara bir kez daha bakıp şu soruya cevap aramamız gerekir; evet durum yaklaşık olarak böyle ama 5 sene 10 sene ya da 30 sene sonra nasıl bir Macahel olmasını arzu ediyoruz.

Yani nasıl bir gelecek öngörümüz vardır?

  • Tek tek ne düşünüyoruz?
  • Tek olarak düşündüğümüz gelecekteki Macahel öngörüsü diğer Macahel’liler tarafından paylaşılan bir öngörü müdür?
  • Uygulanabilirlik seviyesi nedir?
  • Bu günden geleceğe bir yolculuk yapacağımızı var sayarsak bunu gerçekleştirecek bilgimiz ve becerimiz var mıdır?
  • Nelerin değişmesi gerekir?
  • Nasıl başlamalı?

Kendi adıma görüşlerimi paylaşayım.

Macahel’deki gelir getirici ve yaşam kalitesini yükseltme konusuna iki cepheden yaklaşmak mümkündür.

Bunlardan biri Macahel Havzasında etkin bir risk yönetimi uygulama, ikinci cephe ise Macahel havzasında başarılı bir fırsat yönetim kapasite ve becerilerini kazandırmaktır.  (Orhan Yavuz)

 

Leave Comments