No product in cart
- Ekim 17, 2016
Küresel İmparatorluk ve Artvin’in Geleceği
08Haber Gazetesine yazmaya başlarken yazılarımın “hangi hedef kitleye yönelik” olması gerektiğine dair kendimce sorgulama yaptım. Şu güne değin yazdıklarımı okuyan okurların yazılanlar hakkında ne düşündüklerini netlikle bildiğimi söylemek zor. Bildiğim, bazı tanıdıklarımın köşe yazılarımı okudukları ve beğendikleri yönündeki fikir beyanları ve Sevgili Sami kardeşimin “abi tepkiler çok olumlu” yönündeki cesaretlendirici bilgi aktarımından ibaret. Bunun dışında ne bir yorum ne de bir eleştiri ulaştı elimize. 08Haber Gazetesini okuyanların belli bir bilinç ve duyarlılık sahibi kesim olduklarını düşünerek halen “monolog şeklinde süren yazma eyleminin diyaloğa” doğru evrileceği ümidini taşıyarak yazmaya devam ediyoruz.
Artvin ilimizin coğrafyası netlikler ile doludur. Nehirler, ırmaklar, vadiler ve dağlar “ben burdayım” der. Benzer şekilde dört mevsim arası geçişleri çıplak gözlerinizle görürsünüz Artvinde. Mart ayı ile birlikte canlanan doğa bir tarafta sizi yeşil cümbüşüne taşırken dağların dorukları halen karla kaplıdır. Yaz döneminde yaylaları ve dağları yeniden uyanır hayata. Yaz çiçek ve meyvelerin ziyafet sofrası halini alır. Sonbahar mevsimi ise ürünlerin hasat edildiği, mevsimin kışa evrilmesi bir başka görsel zenginliği sunar. Artvin’in kışı da kıştır. Kasım ayından Mart ayına kadar bir çok yerleşim alanlarını birbirine bağlayan dağlardaki geçit yolları kapanır yoğun kar yağışından. Doğa herkese meydan okurcasına “Artvin’de hükümdar benim der”.
Kalenin burçları gibi yükselir Artvin’i çevreleyen dağlar. Bundan dolayıdır ki Artvin İnsanı doğa ile bir arada doğa ile uyumlu bir yaşama kültürü geliştirmiştir. Bu kültür; netlik ve mertliktir. Ömrünün bir kısmını gurbette geçirenler çok iyi bilirler. Gurbette Artvin’li komşusu veya arkadaşı olan diğer illerimizin vatandaşları ile karşılaştıklarında; Artvin ve Artvin’li için duydukları hep olumlu yorumlar olmuştur.
Binlerce yıl boyunca nispi olarak “kapalı ekonomi” esaslarında yaşamını sürdürmüş Artvin’in geçmişinde pek gri alan olmamıştır. Tıpkı mevsimleri gibi netlikler ve öngörülebilirlik dahilinde evrilen yaşam; yalana, dolana, fitne ve fesata, uyumsuzluğa ve hesap vermemezliğe hudut çekmiştir.
Herkes herkesi biliyor, ne zaman neyin olacağını az çok öngörebiliyordu. Bu yönde işleyen bir toplumsal yapıda “arıza” sayılabilcek davranış ve gelişmelere toplum olarak da izin verilmezdi. Örnekle, benim çocukluk dönemimden hatırladığım kadarı ile “yalan söylemek” kişiyi ciddi bir şekilde itibarsızlaştırırdı. Keza, toplumda sözünün geçmesi, sizin olup bitenlere karşı ne kadar adaleti sağlama yönünde bir duruş sergileyebildiğiniz ile yakinen alakalı idi.
Ülkemizde tercih edilen siyasal sistem ve ekonomi politikaları; Anadolu’nun her tarafından olduğu gibi Artvin ilinden de ciddi bir göç yaşanmasına neden oldu. Vatandaşın doğup büyüdüğü topraklarda yeteri kadar gelir elde edemeyişi ve günümüz de makul sayılan yaşam kalitesi için gerekli eğitim ve sağlık hizmetlerinin yeteri seviyede karşılanamaması yaşanan göçün temel nedenleri olmuştur.
Günümüzde, Artvin dışında yaşayan Artvin’li sayısı ilde yaşayanların bir kaç katıdır. Giden gitmiş kalan kalmış olmakla birlikte yaşamımızı belirleyen çevre faktörlerinde yüksek seviyede değişim olmuştur. Artvin’li artık eskisi ölçeklerinde tarım ve hayvancılık yapmıyor. Gurbetten gelen yardımlar, emeklilik maaşları, tarımsal destekler Artvin ekonomisinde önemli oranda bir pay sahibi haline gelmiş durumda.
Artvin bir çok tarımsal ve hayvancılık ürünleri ile bütün endüstriyel ürünleri (tekstil, otomotiv, beyaz eşya, telefon, TV, bilgisayar, diğer giyim eşyaları, mobilya, diğer inşaat girdileri gibi) dışarıdan almaktadır. Buna karşın Artvin ilinin dışardan kaynak girişini sağlayan yegane kalemler ise yüksek seviyede sübvanse edilmiş fındık ve çay dışında düşük seviyelerde orman ve turzim geliri ile kamu kesiminde istihdam gelirleridir.
Genç nufüs için cazip isatihdam alanları yok sayılacak seviyededir. Geçim yardımı yapılması zorunlu toplumsal kesimin desteklenmesini gerekli görmekle birlikte IŞKUR üzerinden binlerce insanı geçici olarak ve asgari ücret seviyesinde kamu kurumlarına doldurmak sadece ve sadece bir akıl tutulmasından başka bir şey değildir. İstihdama yönelik “çözümler” üretmek yerine mevcuttaki uygulama tercihleri bireylerin nitelikli istihdam fırsatlarına erişimini geciktirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Bu arada konuya anlam katmak için şu soruyu soralım. Bu durum sadece Artvin için mi geçerlidir? Başka iller veya diyarlarda durum nedir? Artvin bu çukura nasıl düştü veya düşürüldü?
Ne yazık ki diğer illerimizde ki durum da uç aşağı beş yukarı aynıdır. Ülke ekonomi politikalarının tasarlanmasında finans oligarşisinin mutlaka yakın egemen olduğu diğer ülkelerde de benzer bir durum söz konusudur. Buna karşın toplumsal işleyiş kural ve düzeneklerinin daha ileri seviyelere ulaştığı gelişmiş ülkelerde durum nispi farklılık gösterir.
BU ülkelerde “hak ve özgürlükler” mücadele tarihi daha eskidir. Ve günümüzde yasalar ve toplumsal kültür sadece sermaye sahiplerinin tercihlerini değil ayni zamanda paydaşların hak ve tercihlerinin de iş kararlarını alma ve uygulamalarında esas olarak dikkate alınmasını sağlar.
PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR (shareholder capitalism)
Naylon faturacı eski bakanımız Kemal Unakıtan’ın sözü ile sembolize edilebilir Anglo-Saxon ekonomik ve toplumsal modeldir. Kelimenin tam anlamı ile “sermaye sahiplerinin menfaat ve tercihleri gereği ne uygunsa o yapılmalıdır”, tezi üzerinde gelişmiştir. Nihayetinde para onlarda vardır. Dünya piyasalarında dolaşan paranın %80’ine yakın miktarını kontrol eden bu gurup aynı zamanda Bilderberg örgütünün kurucu babalarıdır. Bilderberg örgütü dünyamızı şekillendirme noktasında en etkin organizasyondur (Bakınız; Bilderberg People: Elite Power and Consensus in World Affairs, Kakabadse, Kakabadse, Richardson).
Ülkemizin her hafta olmak üzere bir milyar dolar faiz ödemesi yaptığı yer bu bankerlerdir. Amerikan Merkez Bankası özeldir ve bu parababalarının kontrolündedir. Karşılıksız para basma imtiyazına sahip tek ülke olan ABD’li bu para babaları her bastıkları dolar için Amerikan Devletinden 18 cent haraç alırlar. Şöyle düşünelim; 2008 finans krizinden sonra ABD yaklaşık 4 triyon dolar yeni para basmış ve piyasaya sürmüştür.
Bu para babaları, kendilerine ait olan matbaalarında bastıkları 4 trilyon dolar paranın 720 milyar dolarını kendilerinde tutmuştur. Kısaca, bu para babaları henüz paranın mürekkebi kurumamış iken ilk adımda Amerikan halkını haraca bağlamıştır. Kendilerine kalan parayı da bizim gibi ülkelere yüzde 8-10 gibi faizlerle kasmıştır. Ve bizim ülkemiz her hafta işte bu modern ağalara bir milyar faiz ödemesi yapar. Sadece biz mi yaparız bu ödemeyi? Hayır. Bütün dünya haraca bağlanmıştır. İyi iş değil mi? Bu para babalarının doğrudan kontrol ettikleri sektörler vardır. Enerji, silah ve ilaç sektörleri. Bu işler de fena kazandırmaz gibi duruyor. Ne dersiniz?
Bilderberg araştırmasının Türkiye ayağını kitabın yazarları ile birlikte yapmıştık. Tabii ki her şeyi kitapta yazamıyorsunuz?
Dünyayı haraca bağlamanın dışında bu kesim; yazılı ve görsel medya, sivil toplum örgütlenmeleri, maaşlı yazarlar, düşünce kuruluşları, ve uluslararası kuruluşlar vasıtası ile kendi dünya imparatorluklarını sürdürmek için en gelişmiş seviyede algı yönetimi tekniklerini kullanırlar.
Bu alanda o kadar iyidirler ki kendilerinin ortaya çıkıp nadiren güç kullanmalarına ihtiyaç kalır. Bizler, yani bütün dünyadaki insanlar artık onların istediği gibi düşünmeye ve davranış tercihlerinde bulunmaya başlarız. Uyumsuzlar, ya izole edilir ya da bertaraf. Duruma göre.
İşte bu kesimden kaynaklanan algı yönetim süreçleridir ki biz körü körüne bazı ön kabullenmeler ile onların istediği gibi düşünür ve davranırız. Örnekle; kamu ekonomiden elini ayağını çekmelidir (KİT’ler özelleştirilmelidir!) tezi.
Özellikle bizim gibi ülkelerde bu önermeyi kabul ettiniz mi artık oltaya geldiniz demektir. Gerisi, sizi kısa bir sürede tekneye almak ve ondan sonra canınız nasıl isterse ister tava isterseniz izgara olursunuz birilerinin sofrasına.
Dünyada hiç bir araştırma yoktur ki bir işletmenin kamu yada özel sektörde olması o işletmenin başarılı veya başarısız olması için bir ön koşul olsun. Oysa aksine örnekler vardır. İngiltere GSMH’nın yüzde 4’lük bir bütçesi ile herkese yaygın sağlık hizmeti sunabilmektedir ve sağlık hizmetleri kamu idaresindedir. ABD’de GSMH’nın yüzde 11 kadarı sağlık hizmetlerine harcanır ve elli milyon vatandaşı sağlık sigortasından dolayısı ile hizmetlere erişiminden yoksundur. EDF, Fransız elektrik şirketidir. Kamu kontrolündedir. Sektöründe en başarılı şirkettir. Kısacası, işletmelerin özel sektörce yürütülmeleri halinde daha başarılı olacakları tezi bir palavradır. Ve dünya halkları bu palavrayı yemişlerdir. Algı ve davranış oluşturan kimlerdir? IMF, Dünya Bankası, Üniversiteler, yazar ve çizerler.
Artvin olarak bu modern imparatorluğun algı ve davranış yönetimi kıskacından kurtulabilir miyiz? Şu ana değin verilen mücadelede başarılı olduğumuz söylenemez.
Artvin yüksek seviyede enerji yatırımlarına sahne olmaktadır. Öncelikle, ülke egemen güçlerinin istekleri doğrultusunda şekillenen enerji yatırım politikaları ve yasası oluşturulurken Artvin ilini temsil eden milletvekilleri Artvin’li vatandaşın bu projelerden nasıl etkileneceği nitelikli olarak sorgulamış mıdır? Tasarlanan projelerin yürütülmesi sürecinde halkı temsilen karar veren kurumlara “Artvin’in menfaatlerini” savunacak bir görevlendirme (DSİ Bölge Müdürlüğünde, iki İl genel meclis üyesi diyelim) fırsatını talep edilmiş midir? Daha projeler başlamadan yöre halkı ciddi seviyede bilgilendirilmiş midir? Yaratılacak katma değerden ilin kalkınmasına yönelik pay talep edilmiş midir? Hiç olmazsa kayıp kaçak miktarı kadar faturaların indirime tabi tutulması sağlanmış mıdır? Yok, yok, yok, yok.
Her sorumuzun karşılığı “yok” olarak veriliyorsa; devletimiz, her ne kadar Anayasasında “sosyal hukuk devletidir” deniyor sa da bu iddia da yaşama geçirilmeyen manasız bir hal almaktadır.
Ülke olarak “para sahiplerinin” mutlak hakim olacakları bir ekonomik düzeni kabul ettiğimiz bir noktada sadece Artvin ilinin değil bütün Türkiye’nin geleceğinin nerelere doğru evrileceği açıktır.
Artvin, ekonomik ve sosyal gelişmenin tabana yayılması odaklı düşünmek ve çözümler üretmek zorundadır. Artvin’i farklı kılan kültürüdür. Zor şartlarda dahi ayakta kalabilmesini bilen Artvin’li İl ölçeğinde çözümler üretme platformunu kurmalıdır.
Artvin bünyesindeki bütün temsili kapasite ve kuruluşlardan sosyal sorumluluk prensibi gereği bütün iş ve işlemlerini şeffaf ve hesap verebilir prensiplere göre yapmalarını, toplumsal duyarlılık ve menfaatın gözetilmesinin öncelenmesini etkin bir seviyede talep etmelidir.
Küresel imparatorluğun acımasız dişlileri henüz bütün varlığımızı teslim almadan Artvin’in geleceği noktasında hassasiyeti, ilgisi ve katkısı olacak bütün vatandaşların dahil edileceği ve esas olarak Artvin’de yapılacak her türlü girişimde sermayenin sosyal odaklı kullanımını hedef alan ve bu yönde çözümler üretecek bir “Artvin Halk Meclisi” platformu kurulmalıdır. (08 haber, Orhan Yavuz)
Leave Comments Cancel reply
Arşivler
Son Yazılar
Diğer YAZILAR
Macahel Havzası HES projelerine karşı verilen mücadelede başarılı olmanın sırları
Orhan Yavuz* Öncelikle kısaca birkaç noktaya değinmek isterim. Macahel Havzası, Türkiye Gürcistan hududunun en uzun etabını kaplayan, Batum şehrine yaklaşık 40 km, Borçka ilçesine ise 45 km mesafede bir yerleşim yeri. Tarih boyunca Macahel Havzasının ulaşım ağı üzerinde Borçka ilçesinden çok Batum, Artvin, Şavşat ve ötesi coğrafyalar vardır. Gürcistan ile sınır Macahel deresi üzerinde […]
Maçahel’deki HES’e izin çıkmadı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca Artvin’in Borçka ilçesinde yapılması planlanan Camili Regülatörü ve HES projesinin ÇED süreci sonlandırıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca Artvin’in Borçka ilçesinde yapılması planlanan ve 5 yıldır görüşmeleri süren, Camili Regülatörü ve Hidro Elektrik Santrali (HES) projesinin tarım alanlarına, biyoçeşitliliğe ve ekosisteme zarar vereceği gerekçesiyle Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci sonlandırıldı. Gen Koruma […]
Orman Kesimi Macahel’in Ekosistemini Tehdit Ediyor
Ağustos ayının ortalarına doğru Borçka Orman İşletme Müdürlüğü Macahel havzası Düzenli bölgesinde 400 m3 orman kesimi yaptı. Bununla ilgili yoğun itirazlara rağmen aynı bölgede 1200 m3’lük orman kesimi için de damgalama yapıldı. Dosya ihale aşamasındadır. Konu yöredeki bütün kamu mercilerine iletilmiş olmasına rağmen bir sonuç alınamaması üzerine bakanlık, milletvekilleri aracılığı ile Meclis gündemine taşındı. Macahel […]
Uğur Köyünde Bir Karabasan
2010 yılı Mart ayı ortasında Uğur Köyü Muhtarına bir yazı gider. Konu, Uğur Köyünde yapılması düşünülen HES ile taş kırma eleme tesisi ile beton santralı hakkında Mart 24’ünde halkı bilgilendirme toplantısı yapılacaktı. Konuyu biz muhtar arkadaşlara ileten Maral Muhtarı ile birlikte yaklaşık 10 kişi 23 akşamı Uğur Köyüne gittik. Bizim ziyaretimiz istişare amaçlı idi. HES […]
BU BİR GÖNÜL İŞİDİR
Senoz Vadisi’nde yapımı devam eden HES çalışmaları hakkında ‘bilirkişi’ olarak görev alan İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi ve Orman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi eski Başkanı Prof. Dr. Kadir Erdin’in vadimizde yapılan çalışmalar hakkındaki yazısını, yazıyı bize ulaştıran İsmail Akyıldız’ın ‘takdim’iyle sunuyoruz: Senoz Yöresi Derneği çatısı altında oluşturduğumuz ‘HES Komisyonu’ kapsamında benim üstlendiğim görev akademisyenler […]
